ABD’nin ilk Yahudi Dışişleri Bakanı olan, Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevinde de bulunan, kanlı darbelerin, savaşların ve Orta Doğu’da İsrail eksenli politik yapılanmanın mimari Henry Kissinger yüz yaşında öldü. “Nobel ödüllü katil” diye de bilinen Henry Kissinger, son 60 yılda ABD dış politikasına yön veren en önemli figür diye tanımlanıyor. Nazi Almanya’sından kaçarak ABD’ye sığınan Kissinger’ın gerçek ismi Heinz Alfred” olduğu biliniyor. ABD ordusunda görev yapan Kissinger, dönemin New York Valisi Nelson Rockefeller’ın 1960, 1964 ve 1968 yıllarındaki başkanlık kampanyalarında “kıdemli dış politika danışmanı” olarak görev yaptı. 1968’de Cumhuriyetçi Parti’den başkanlık için aday adayı olan Rockefeller’ın yarışı kaybetmesinin ardından, partinin adayı Richard Nixon’ın kampanyasında çalışmaya başladı. Nixon’ın zaferiyle sonuçlanan 1968 seçimlerinden sonra Kissinger, 1969-1975 yıllarında ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı, 1973-1977 yıllarında ise ABD’nin ilk Yahudi dışişleri bakanı olarak görev aldı. ABD-Çin yakınlaşmasının mimarı olan Kissinger, Mao’dan Şi Cinping’e tüm Çinli liderlerle görüşen tek Amerikalı siyasi oldu. Kissinger, 1973’te Şili’de demokratik yollarla seçilmiş sosyalist hükümeti deviren Pinochet önderliğindeki kanlı askeri darbeyi destekledi. Endonezya’nın 1975’te Doğu Timor’u işgal etmesine izin verdiği, dönemin sonrasında gizliliği kaldırılan belgeleriyle ortaya çıktı.
Arjantin’de, 1976’da (Devlet Başkanı Maria Estela Martinez) Peron hükümetine yapılan askeri darbeyi de destekleyen Kissinger, başta Angola olmak üzere, Afrika’daki iç savaşları “körüklediği” de biliniyor. Vietnam ve Kamboçya’da yüz binlerin ölümünden sorumlu tutulan Kissinger diktatör Pol Pot’un iktidara gelmesinin de önünü açtı. Ancak Kissinger’ın Vietnam savaşında ateşkesi sağlanmasındaki rolü ile “Nobel Barış Ödülünü” alması büyük tepki çekti. Kanlı Nobel bugün dahi eleştirilerin hedefinde. Kissinger’ın, “demokratik seçimlere” inanmamasından dolayı Orta Doğu’da otokratik liderliğe dayanan devlet yapılarına tam destek verdiği ve İsrail’in güvenliğini sağlamanın da bu desteğin önemli amaçlarından biri olduğu değerlendiriliyor. 2003’te, Orta Doğu’da ilerleyen yıllarda birçok kanlı gelişmeyi tetikleyecek, ABD’nin Irak’ı işgalinin perde arkasında isimlerin başında geldiği de belirtiliyor. ABD, Kissinger’ın aktif görevden ayrılmasından sonra da onun politik görüşlerini dış siyaset anlayışında uygulamaya devam etti.